NEWcastle Disease
Merhaba sevgili tavuk sever dostlarım, bu yazımızın konusu Newcastle Disease (ND). Başlık dikkatinizi çekmiştir; ilk üç harfi büyük yazdım “NEW” yeni demek. Çünkü son zamanlarda ND’nin etkeni olan virüsün “YENİ” bir tipinin (genotip 7) varlığından sıkça söz edilir oldu sektörde. Sahada yapılan yoğun aşı uygulamalarına rağmen hastalığın şiddetli seyretmesi ve önemli kayıplara neden olması, virüsteki değişiklik ile ilişkilendiriliyor.
Burada literatür bilgileri vererek virüsün yapısını filan anlatmayacağım, dileyen bu bilgilere kolaylıkla ulaşabilir nasılsa. Bendeniz “tavuk doktoru” olarak bu hastalıkla mücadele kısmıyla ilgileniyorum, tıpkı sizin gibi. ( Bu yazıyı okuyan tavuk ve yumurta sever dostlarım, bu hastalık virüsü yalnızca kanatlılara özgüdür, tavuk eti ve yumurtaya geçmiyor, halk sağlığına herhangi olumsuz bir etkisi yok, müsterih olunuz..)
1989-1990 yılında tavukçuluk sektöründe çalışmaya başladığımı biliyorsunuz. O gün bugündür sahada ND hep vardı. O yıllarda ELISA Türkiye’de henüz yapılmıyordu ve bu hastalık virüsünün teşhisi ve aşı uygulamalarının değerlendirilmesi amacıyla laboratuvarlarımızda Hemaglütinasyon İnhibisyon testlerini yoğun bir şekilde yapıyorduk ( sağ kolumdaki “tenisçi dirseği hastalığım o günlerin anısıdır). O günlerde de aşılamalara rağmen sahada ND’den dolayı ölümler ve verim kayıplarını görüyorduk. Bugün, aradan geçen yıllara, sektörün gelişmesine rağmen aslında çok da farklı bir konumda olduğumuzu düşünmüyorum.
Neden mi ? İşte nedenler…
Aşı uygulamaları doğru yapılmıyor. Geçenlerde gittiğim bir işletmede içme suyu ile aşı uygulamasında kullandıkları suyun kaynağını sordum ve şehir şebekesi dediler. Şehir şebekelerinde klorlama uygulamaları sık sık yapılıyor ve bu da aşının canlılığını olumsuz etkiliyor bunu biliyorsunuz. Çok basit ama çok da önemli detayların atlandığını biliyorum aşı uygulamalarında; dün de bugün de.. Aslında bence en önemlisi ND aşılarının en etkili uygulaması olan aerosol yani sprey yönteminin tercih edilmemesi. Çeşitli kaygılardan dolayı bu metodun uygulama oranının çok düşük olduğunu biliyorum. Belli yaşlar için damla çapı ayarlanmış özel aşı atom zerlerinin, standart bir şekilde işletmelerde demirbaş olarak yer almadığını üzülerek söylemeliyim. Yine aerosol uygulamaların da çokça hatayla yapıldığına defalarca şahit oldum.
Gelelim diğer bir noktaya; immunosupresyona..Yeterince ciddiye alınmadığını düşündüğüm bir konu bu. Aşı kontrollerinde düşük yanıtları gözlemlediğim çokça laboratuvar deneyimim var. Bu durum uygulama hatası olabileceği gibi (aşının hayvanlar tarafından eşit oranda alınamaması) , bağışıklık sistemini baskılayan farklı faktörlerden de kaynaklanmaktadır. Modern kümeslerdeki bakım ve beslemeden kaynaklanan immunosupresyon oranları inanın gözardı edilemeyecek kadar çok. Bağışıklık sistemini baskılayabilen subklinik enfeksiyonların her biri tek başına birer doktora tezi niteliğinde. Yıllar önce tartıştığımız Gumboro aşılarını unuttuk bile. Yaşlı anaçların düşük maternal antikorlu civcivlerine uygulanan hot aşıların bağışıklık sistemine olumsuz etkilerini artık pek önemsemiyor sektör. İntermediate aşılar neden üretiliyor hala acaba..
Bir diğer konu ND ile mücadele edelim derken ikincil plana attığımız, hatta unuttuğumuz, onunla birlikte seyreden, klinik tabloyu kötüleştiren, ölümleri arttıran diğer enfeksiyonlar. Örneğin bugün Mikoplazma enfeksiyonlarının kontrolünü ciddiye almıyor ve virüslerle uğraşmayı tercih ediyoruz. Miks seyreden olgularda Mikoplazma enfeksiyonlarının spesifik tedavilerinin oldukça yararlı olup ölümleri düşürdüğüne de çokça tanık oldum. İlaçların pahalı olması (ete ve yumurtaya geçmeyen ilaç bunlar) uygulamaların oranını düşürüyor maalesef. ND’nin tespit edildiği bazı kümeslerde yine son dönemlerde çokça görülen ILT ve IB enfeksiyonlarının eşlik ettiğini sevgili meslektaşım Özge, doktora tezinde ortaya koydu( Özge, birlikte çalıştığım ve benim de hocam olan Pof. Dr. Tayfun Çarlı’nın doktora öğrencisidir).
“Tavuk doktoru” danışmanlık ofisimi açmam sayesinde çok önemli bir farkındalığım oldu sevgili dostlar: Kayıt dışı kanatlı üretiminin bu kadar çok olduğunu inanın daha önce bilmiyordum (Daha dün oğlumun okul müdürü şehrin göbeğinde okul bahçesinde baktıkları ördeklerin yumurtalarındaki döllülük oranlarından söz etti bana; hayretle dinledim). Köylerde hayvancılık azalsa bile her evde mutlaka üç beş tavuk var. 2018’in ilkbahar ve yaz başlangıcında tipik bulgularla ve ölümle seyreden ND vakalarını aşısız köy tavuklarında epeyce gördüm ve şimdilerde yine başladı vakalar. Bayağı klasik ND bulguları, kitaplardaki hastalık resimlerinin aynısı.( Kitap demişken Prof.Dr. Tayfun Çarlı hocamın ‘Kanatlı Hayvanların Enfeksiyon Hastalıkları’ kitabının yeni basımı bitti; Ankara Nobel Kitabevi’nden temin edebilirsiniz.)
Evet kayıt dışı kanatlı hayvanların bu kadar çok olduğu ülkemde onlar için periyodik ve sistemli bir aşılama projesi hala yok. Bu konuyu da çok önemsiyorum. Çünkü ND virüsü harika bir geziye çıkıyor ; kazlar, ördekler, güvercinler, hobi tavukları….Bu gezi de ona epeyce yarıyor haliyle, güçlendikçe güçleniyor (kayıtsız ve kayıtlı hayvan hareketleri maalesef kontrol edilemiyor)..
Gelelim nihayet, NEWcastle virüsünün tipi değişti, o yüzden mücadele edemiyoruz bu virüsle söylemlerine. İnfeksiyöz Bronşit (IB) virüsünün hızlı bir değişim içinde olduğunu, çeşitli varyantlarının olduğunu bilmeyenimiz kalmadı. Sayın Tayfun Çarlı hocamla birlikte yaptığımız son IB projesinde bu değişimin Türkiye’de de oldukça hızlı olduğunu söyleyebiliyoruz. Bu durum IB virüsü kadar olmasa da elbette ki ND virüsü için de geçerli olmalı. Hepimiz biliyoruz her yıl yenisi üretilen grip aşılarını. Virüslerin değişimini yadsıyamayız. Nitekim ND virüsünün F proteininde meydana gelen değişimle ilgili dünyanın pek çok yerinde yapılmış bir sürü çalışma var, dileyen internetten bakabilir ( Tayfun hocamla bu konuda da devam eden çalışmalarımız var). Bu değişimlere uğramış saha virüslerine karşı ise elimizdeki klasik ND aşıları yetersiz kalıyor doğal olarak. Aynı kilit-anahtar ilişkisi gibi dostlarım; bir gün eve bir geliyoruz kapı açılmıyor, anahtarımız aynı ama kilit değişmiş! Bu durumda yeni anahtar gerekli elbette. Yani eğer bir bölgede farklı bir tip belirlenmişse o tip için özel aşı üretimi yapılmalı ve uygulanmalıdır. (Otovaksinler; bir çiftlikten veya kümesten izole edilen mikroorganizma suşları kullanılarak hazırlanan, izole edildiği hayvana veya çiftlikteki (kümesteki) diğer hayvanlara uygulanan aşılardır. Kısaca otovaksinler, sizin için üretilmiş özel aşılardır. Mevcut yönetmeliğe göre otovaksinler inaktif olarak hazırlanmak zorundadır. Canlı otovaksinler için Bakanlıktan ayrıca izin alınması gerekmektedir.)
Gördüğümüz gibi bu iş hemen NEW demekle olmuyor dostlarım. Önce OLD olanla, yani eski, klasik olanla nasıl mücadele ediyoruz ona bakacağız, daha sonra yeniyle mücadelenin yollarını araştıracağız. Aksi taktirde yeni anahtarlar da hiçbir işe yaramayacaktır.
Kalın sağlıcakla,
Tavuk Doktoru
13 Nisan,2019 / Bandırma